,

Antik Babil Köyü – Cizre/Şırnak

            Yıllar önce Şırnak bölgesinde yaşamış antik topluluklar ve hala var olan eserlerle ilgili kaynakları okurken ilginç bir bilgiye denk gelmiştim. Yabancı bir makalede Cizre’nin Kebeli köyünün 1. Babil devletine başkentlik yapan bir yerleşim olduğu bilgisini okumuştum. Köyün isminin de Babile olduğu yazılıyordu. Bu ismi duymuştum ama oraya dair başka herhangi bir fikrim yoktu. İnternetten araştırdım ancak aynı şeyi tekrar eden birkaç basit kaynakta başka bir şey bulamadım. Ayrıca köyün hiçbir fotoğrafına vs. de denk gelemedim. Çoğu zaman yaşadığım İdil ve Cizre’ye yakın olan tarihi bir köyü bu yönüyle tanımamış olmak beni gerçekten üzdü. Neyse, oraya tekrar yolum düştüğünde ziyaret etmek için aklımın bir köşesine yazdım.

            Yaklaşık bir sene sonra Kasrik boğazında kamp etkinliği yaptığımız bir etkinlik sonra Eser ile kamp dönüşünde Cizre-Nusaybin arası ipekyolundan geçerken Eser’e bu köyden bahsettim ve gitsek mi dedim. O da istedi ve navigasyondan yolu açtık. İpekyolundan dikine köye giden bir yolu gösterdi navigasyon bize. Ancak yolda ilerlerken bir tuhaflık olduğunu fark ettik 😊 Yol küçük taşlarla dolmuştu ve sanki hiç kullanılmıyor gibiydi. Eser’in iyi bir marka ve model arabasıyla bu yolda ilerlemek beni biraz üzdü açıkçası 😊 Sonradan öğrendik ki Cizre tarafından köye yeni bir yol yapılmış ve bu yol artık kullanılmıyormuş.

            Köye varınca köylülerden birilerine köyün bazı kaynaklarda tarihi köy olarak geçtiğini ve bizim de merak edip ziyarete geldiğimizi söyledik. Köye gelirken bile yalnızca acaba bi iki tarihi eser görür müyüz ve bir şey var mıdır sorularıyla gelmiştim. Köylü köyün tarihi olduğunu ve bazı eserleri de köy imamımın köy camisinde biriktirdiğini söyledi. Sanırım bunları bize söyleyen bir çocuktu. Bizler de hemen camiye gittik. Camiye girmeden hemen önlerinde birkaç oyma siyah bazalt taştan oyma eserler gördük, caminin duvarlarına da bu oyma taşlardan birkaç tane eklenmişti. Caminin bahçesinde ise birkaç sütun tarzı yapı konulmuştu. Camide imamı gördük ve kendisi bu eserlerin zarar görmemesi ve korunması için böyle bir yola başvurduğunu söyledi. Kendisine bu bilincinden dolayı teşekkür ettik. Ayrıca küçük bir kutuda biriktirdiği birkaç ufak eser de vardı, onları da inceleyip fotoğrafladık. İmam ayrıca köyde küçük bir müze açılması için birkaç defa başvuru yaptıklarını ama taleplerinin yerine getirilmediğinden yakındı.

            Camideki eserleri inceledikten sonra orda bulunan başka bir vatandaş bize sur olduğunu söylediği bir yerden bahsetti. Bizi götürmesini istedik ve kendisi de yardımcı oldu. Bizi köyün kenarında taşların adeta kepçeyle tek hizada yığıldığı bir yere götürdü. Uzaktan sur olmasına pek imkan vermedim. Ancak yanına yaklaşıp taşları biraz detaylı inceleyince birkaç şekillendirilmiş taşa denk geldim ve ikna oldum. Taşlar sıcaklık farkı ve yağışlarla biraz şeklini kaybetmişti. Belki de çok eski olduğu için ilk yapılış zamanında da çok fazla şekillendirilmemiştir. Bize eşlik eden vatandaş şehrin kapısının da olduğunu ama o bölgenin sınır jandarma komutanlığının girişe izin vermediği alanda kaldığını söyledi. Bu arada söylemeyi unuttum; köyün Kürtçe-Yerel adı Babil, Türkçe adı Kebeli ve Suriye sınırına sıfır noktasında, ve köy sınır ile İpekyolu arasında kalmakta.

            Köyü gezip bize yardımcı olan insanlara teşekkür ettikten sonra köyden ayrıldık. Daha sonra belli zamanlarda köyü yine araştırmaya koyuldum. Bir kaynakta Asur seferinde geçen ve köyün yakınlarında olan bir kaynak suyu olduğunu okumuştum. Ancak şu an ne Asur kralını, ne seferini ne de diğer ayrıntıları hatırlamıyorum. Yine bu araştırmalarım sonucunda bir ara bu köyden bir Babil Stelinin çıkarıldığını okudum. İlk okuduğum kaynaklar stelin İstanbul Arkeoloji müzesine götürüldüğünü yazıyordu, çok araştırmama rağmen biz iz bulamadım. Daha sonra bir ara yine bir kaynakta stelin aslında Adana Müzesine götürüldüğüne denk geldim. Ve muhtemelen stel hala orada.

            “Babil Steli (Fig. 4a,b): Stel, Şırnak ili Cizre ilçesinin 25 km kadar güneybatısında, Türkiye-Suriye sınırında yer alan Babil köyü (şimdiki Kebeli) yakınında, 1899 yılında Lehmann- Haupt tarafından bulunmuş ve üç parça halinde Adana Müzesi’ne taşınmıştır (Hawkins 1969). Bazalttan yapılan 185 x 80 x 40 cm boyutlarındaki stel üzerinde yüksek kabartma tekniğinde Yeni Assur kralı II. Assurnasirpal betimlenmiştir (Börker-Klähn 1982: no. 134). Stelin üst bölümü kemerlidir. Kral, yanları silmelerle belirginleştirilmiş bir çerçeve içine yerleştirilmiştir. Başında sivri uçlu kralî başlık (fes) vardır. Başlıktan çıkarak omuzlardan aşağı sarkan biri uzun biri kısa iki püsküllü bant belirgindir (Reade 2009). Yüz bölümünün ve omuz üzerine diyagonal biçimde oturan saçlarının yalnızca bazı bölümlerde konturları görülebilmektedir. Kralın sağ eli, tanrı sembollerine saygı pozisyonundadır. Ancak sembollerin olduğu bölüm tahrip olmuştur. Yalnızca Fırtına Tanrısı sembolünün yarısı olabilecek izler seçilebilmektedir. Bel hizasında öne doğru çıkan sol elin bilek kısmı gözükmektedir. Krallık  sembollerinden olan ve sol elde taşınan asanın uç bölümü izlenebilmektedir. Kralın üzerinde, püsküllü uzun bir tören elbisesi olduğu anlaşılmaktadır. Kral kabartmasının arkasında ve önünde omuz hizasından aşağıya doğru ayaklara kadar devam eden yazıtta Assur tanrıları sıralanmakta, kralın unvanları sayılmakta ve yüceltilmektedir. Stel, Yeni Assur Krallığı’nın batıya açılma sürecinde, II.Assurnasirpal’ın ilk seferlerinden biri sırasında dikilmiş olmalıdır. Saray üslubuna yakın, bazı ayrıntıları 10-12 cm yükseltilmiş kral kabartması, Yukarı Dicle bölgesinde dikilen Kurkh Steli’ni hatırlatmaktadır. Eğer aynı anlayışla yapıldı ise stelin bulunduğu yerde bir Assur garnizonu olabilir. Ancak yazıtın son bölümü kırık olduğu için bu  onuda bir not bulunmamaktadır (Grayson 1991: A.0.101.20). ”  

            Devam eden araştırmalarımda aslında köyden kültür turizm yetkililerinin haberlerinin olduğunu, bir defa gidip baktıklarını öğrendim. Aynı zamanda köyden bir çok eser alınıp yurt dışında satılmış. Köyün Babil Devleti ile ilişkisi var mı yok mu bilemiyorum ancak tarihi bir yer olduğu ve Asurlar ile ilişkisinin olduğu kesin. Sonrasında bir ara ailem ile bu köyden bahsederken, babam kendi büyüklerinin  “Babil Hazinesi” diye bir şeyden bahsettiklerini söyledi. Kendisi de tam hatırlamakla birlikle, büyüklerinin onlara Babil Köyünde hazinenin olduğunu ve güneşin ilk doğduğu anda ışığını bu hazinenin girişine vurduğunu anlattıklarını söyledi. Bunu bir masal olarak mı bir efsane olarak mı anlattıklarını hatırlamıyordu ancak bu da Babil köyünün tarihine ışık tutan bir başka bilgi oldu. Bahsettikleri günün ilk ışığı mevzusu ise bana hazine diye bahsettikleri yerin belki de bir Güneş tapınağı olabileceğini düşündürdü. Ki zaten Asur gibi medeniyetlerin döneminde böyle tapınakların olması da kaçınılmaz.

            Bu köy ile ilgili yazımı şimdilik sonlandırıyorum şimdilik, araştırmalarıma devam edip ilk fırsatta tekrar görmeye gideceğim, umarım bu sefer şehrin kapısını da görme şansım olur. Serna 03.10.2024  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir