Merhaba, ben Serna. Bu yazımda size Mezopotamya tarihi, Turabdin tarihi ve dinler tarihi için önemli bir yerden bahsedeceğim, Midyat İdil ilçeleri arasında bulunan bir pagan tapınağı kalıntısı.
Burası nerdeyse hepinizin bildiği ve gezdiği iki yere; Mor Gabriel Manastırına ve Kiwex/Mağara Ezidi köyüne çok yakın bir yer. Burayi ben de tesadüfen bir yerde isim olarak gördüm, sanırım Mor Geabrielin kurulması ile ilgili hikaye idi. Bu hikayede, kuran kişilerin Mor Gabrieli inşa etmeden önce bir tane Pagan tapınağında bir gece konakladıkları yazıyordu. Araştırdım ve nihayet yavaş yavaş işime yarayacak bi kaç ufak bilgiye ulaştım. Kayde değer tek kaynak 1990 yılında Cambridge tarafından yayınlanmış ingilizce bir makaleydi. Makalede ufak biraz bilginin yanında siyah beyaz birkaç fotoğraf vardı.
Burası Mor Gabriel yapılırken bile (Ki kendisi dünyadaki en eski ve aktif manastırların içinde) harabe bir pagan tapınağı halindeymiş. En yakın ihtimal ile ya Ezidilikle, Şemsilikle ilişkili bir yer ya da Asur tapınaklarından bir tane. Ama muhtemelen daha da eski.
Burayı uzun süredir görmek istediğim halde fırsat bulamamıştım, en son bir hafta önce fırsat buldum ve gittim. Mor Gabriel’e daha önce birçok defa gitmeme rağmen buradan bahsedilmemişti ve ben de görmemiştim.
Mor Gabriel’e varınca bahçe kapısında duran bir görevli ile görevli jandarmalara sordum, onlar da bana karıştırdığımı ve o manastırın Deyrul Zaferan olduğunu söylediler, tabi ben emin olduğum için bilmediklerine kanaat getirdim ve tam yerini öğrenmek için soracak başka birini aradım. Bu sefer gişede duran kişiye sordum ve o da bilemedi. Ben Mor Gabriel’in kurulması ile ilgili hikâyeyi söyleyince nereyi sorduğumu anladı ve tarif etti. Yer manastıra 1-1,5 km’lik bir uzaklıkta, meşe ağaçlarının olduğu tenha bir yerdeymiş. Tekrar kapidaki jandarmalara gitmemin sorun olup olmayacağını sordum, çünkü o bölgede tepelerde bolca karakol vs. var. Biraz konuştuktan sonra, bir sorun olması halinde aramaları için numaramı da vererek gitmeye başladım. Sağ olsunlar onlar da yardımcı oldu, çoğu yerde gezmek istediğimde sıkıntısız bir yer olsa bile yardımcı olmayan ya da sıkıntı çıkaran jandarmalar var çünkü.
Yalnızca batononumu yanıma alarak yürümeye başladım. Meşe ağaçlarının arasında yarı kayalık yarı toprak zeminden 1 km civarı gidince küçük bir dere yatağı gibi alana geldim, tapınak yatağa inip tekrar çıkıncaki yerdeydi. Dere yatağı kısmında 2 tane taş ile örülmüş yer vardı, bunlar bağlarda yapılan küçük yapılara benziyordu. Bunlara ufaktan göz attıktan sonra gidip mekanı uzun uzun inceleyip görüntüledim.
Tespit edebildiğim alanı 5.000 metrekare civarı, şu an bildiğimiz en büyük manastırlardan da büyük demektir bu. Böyle harika bir yapıda arkeolojik çalışmaların yapılmaması turizme kazandırılmaması hayret verici. Bunun en büyük sebeplerinden biri de ne İslam için ne de Hristiyanlık için kutsal olmaması. Öte yandan belki de bölgedeki en eski dini merkezlerden biridir. Şöyle ifade edeyim, bölgenin nerdeyse her tarihi taşını gezmiş biri olarak, şimdiye kadar gördüğüm ve turizme kazandırılmamış en iyi yer.
Buraya, şimdiye kadar yalnızca yabancı bir akademisyenin 90’lardan önce gelmiş olması ve tek çalışmayı yazmış olması ayrı hayret verici. Ben bile sırf meraktan; yol yaparak, gidebilmek için jandarma ile uzun uzun konuşarak, bilmeyen kişilere defalarca sorarak gittim. Bir tane bile akademisyen/arkeolok/tarihçi duymaz, merak etmez, gitmez, araştırmaz mı? Araştırılmış ise de bulamadım ancak yetkili kişilerin araştırıp turizme kazandırması gerekiyordu.
Şunu da belirtelim ki yapının duvarları gerçekten çok kalın, taşları çok eski. Muhtemelen buranın taşlarını daha sonra burdan taşıyarak Mor Gabriel’de ve Kartmin’deki bazı yapılarda kullanmışlar. Genelde bu tür yerlerden taş taşıyınca da en güzel işlenmiş parçaları vs. alırlar. Ama yine de bölge araştırılsa belki yapının tam olarak ne olduğuna dair izler bulunur. 17.12.2024 – Serna.
Bir yanıt yazın